Loading

Teknolojinin, internetin gelişimi insanlığa çağ atlattı ve “bilgiye ulaşmak” hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Kütüphaneye gidip kaynak araştırdığımız, saatlerce hatta bazen günlerce bir konuda doğru bilgiye ulaşmak için uğraştığımız zamanları hatırlayanlardan mısınız? Günümüzde artık bilgi “kolay erişilebilir” durumda, nitelikli bilgi ise halen çaba ve uğraş gerektiriyor onu da ekleyelim. 

Hal böyle olunca, “bilmek” gerek iş hayatımızda gerek özel hayatlarımızda bir “konfor” bir “gereklilik” ve “bir araç” haline geldi. Ne çok şey biliyoruz, farkında mısınız? Herşeyi bilmeye yönelik bir eğilimimiz yok mu sizce de? Hislerimizi, iç sesimizi ne kadar dikkate alır olduk? 

Bilginin günlük hayatlarımızda bu kadar yer kaplamadığı o eski zamanları düşünelim.  Karar alınırken eldeki bilgiye bakıldığı kadar deneyimlere, yaşanmışlıklara, gözlemlerden beslenen iç seslere, iç görüye de yer veriliyordu. Şimdi ise “bilmek” istiyoruz. Emin olmak istiyoruz. 

Bilmediğimiz bir konuda zihnimizin lojik ve mantıkla ilgilenen kısmı cevabını alamadığı sorular karşısında strese giriyor, kontrolü kaybettiğimiz hissine kapılmamıza sebep oluyor. Plan yapamaz, bilinmezlik karşısında düşünemez hale geliyoruz. Yapıcı, yaratıcı ve aksiyon alıcı fonksiyonlarımızı kaybediyoruz. Böyle durumlarda aceleyle istemediğimiz ya da uzun vadede fayda etmeyecek çözümere yönelebiliyor ya da başkalarını suçlama eğilimi gösterebiliyoruz, sonrası ise suçluluk ve pişmanlık elbette.  
- Doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz? 
- O yöne mi gitmeli bu yöne mi? 
- Bu fikir kıymetli mi değil mi?

Bir “bilen” çıksa da bize söylese keşke. Gerçekten böyle düşünüyorsanız size hemen şunu deneyimlemenizi öneririm. Sizin için önemli ve cevabını bir türlü bulamadığınız, doğru mu yanlış mı bir türlü emin olamadığınız bir konu seçin. Şimdi ben size cevabınızı hemen veriyorum: 

- “Yanlış düşünüyorsunuz, hemen o düşünceden vazgeçin. Unutun bu konuyu da.”

Nasıl hissettirdi? 
Belki rahatladınız belki de “hayır! Asla bırakmam!” sesleri yükseldi içinizde. Her iki durumda da bu tepkiye yol açan şey kulak vermeyi unuttuğunuz iç sesiniz ve emin olun o ses sizin için neyin doğru neyin yanlış olduğunu benden daha iyi biliyor!  Neden böylesi önemli bir konuda bir başkasının “doğru” ya da “yanlış”ı ile hareket edesiniz ki zaten? Akıl vermek çok kolaydır ancak o akıl sizin değil ise size hizmet etmesini beklemeyin,

Bilmemek ürkütücü. Bilinmeyen korkutucu. Bunlar birer perspektif, unutmayın. Bunları “gerçeklik” olarak kabul eder ve hayatınızı böyle yaşarsanız bilinmeyenle hiç bir zaman yol alamazsınız. 

- “Bilinmeyen heyecan verici” 
perspektifine ne dersiniz? Nasıl hissettiriyor? İspanyol kaşif Kristof Kolomb bilinmeyene “korkutucu ve ürkütücü” perspektifinden baksaydı sizce Amerika’yı keşfedebilir miydi?
Belirsizliği zor kılan şey aslında “belirsizlik karşısında verdiğimiz tepkilerde esnek olamayışımız”. Size kendimden örnek vereyim. 

Okullardan derece ile mezun olmuş, her konuda “bilmeyi” en değerli hazine kabul etmiş, kimseye “bilmiyorum” diyemeyen, bilmediği konularda korkunç eksik ve yetersiz hisseden genç Lemis’in belirsizlik ve bilinmeyen karşısındaki tutumunu şöyle bir metaforla aktarayım size:

Çöldeyim, sıcak-kurak, ne araba var ne de başka bir insan. Ancak çölde karşıma trafik lambası çıkıyor ve kırmızı yanıyor. Ben işte o trafik lambası karşısında kırmızı yandığı için duranlardandım. Neden bu trafik lambası burada, neden kırmızı yanıyor, kırmızı dur demek, durmazsam ne olur, geçersem ne olur? İşte benim belirsizlik karşısındaki davranışım bu idi. 

Yıllar içinde hem koçluk çalışmaları hem de hayat deneyimlerim sayesinde ve tabii ki çokça kendimle çalışarak;
- kendi iç sesimle bağ kurmayı öğrendikçe, 
- bilinmezlik karşısında “kaybolmuşluk” hissinden “çaresine bakabilirim” hissine yol aldıkça, 
- Kontrolü elden bırakmayı öğrenip esnemeyi öğrendikçe,
- Kabullenmeyi deneyimledikçe
Artık bilinmeyenlerle dolu serüvenlere “eğlenceli, heyecan verici, denemeye değer” bakar oldum. Bu dönüşümü yaşamış olmasaydım bugün Lumos çatısı altında sizlerle de buluşamamış olacaktım. Sizleri de “Bilinmeyen” ile ilişkinize bir göz atmaya davet ediyorum. Hangi perspektiften hareket ediyorsunuz? Yorumlarınızı ve görüşlerinizi aşağıda paylaşmayı unutmayın!
Bu yazımızın tamamlayıcısı olarak bir önceki blog yazımız “Risk Alabilmek” başlığını da okumanızı öneririm. 

Lemis Tuna Gülgün
 

5,0 Puan
1 kişi puan verdi

Bu yazıya daha önce hiç puan verilmedi. İlk Puanı siz verin!

15.03.2023 Lumos Eğitim & Dönüşüm

Yorum Yapın

İsim Soyisim *
Firma Adı
Yorumunuz *
Güvenlik Kodu *
Güvenlik Kodu
Bir arama yapın...